30 Nisan 2009 Perşembe

OH BEE RAHATLADIM

  • işyerimdeki kendini elizabeth taylor zanneden şapşal mesai arkadaşımdan
  • sohbet ederken kendini kaybederek el şakası yapan ahmaklardan
  • kız arkadaşının sevgilisini çalmaya çalışan kaltaklardan
  • patronumun yalakası karaoğlandan
  • kendinden başka altında sadece bir eleman olan muhasebe müdüründen :)
  • aşırı dinci, yobaz yusuf yusuf tan
  • at gibi yürüyen rüya rüya'dan
  • nişanlımın amcasının karısı koca dötlü kıymet'ten :)
  • asla orjinal sarışın olamayacak olan, ama her 15 günde bir saçını boyatan nalan'dan
  • fransada oturan halam olduğu söylenen ama benim asla ikna olmadığım sebahat'den
  • her ''zam'' zamanında tatile giden patrondan (zam yapıpta gitse umrumda olmaz)
  • karaoğlanın yalakasıı damat ferit 'ten
  • işe gidiş ve geliş saatlerinde; gezmeye,güne kankasını ziyarete,laflamaya,alışverişe giden ve toplu taşıma araçlarında yer işgal eden yaşlı teyze ve amcalardan
  • yukarıda belirtilen sebepler dışında, yaşlı teyze ve amcalara yer vermeyen pırasalardan
  • anlayışsız sevgililerden
  • şımarık kız arkadaşlardan
  • bencil insanlardan
  • bölücülerden
  • Atatürk'ü sevmeyenlerden
  • çalıp çırpanlardan

NEFRET EDİYORUM

Sinirlenince yapmakta fayda var, şiddetle tavsiye ederim.

İşte ben bu kadına bayılıyorum herkesin bir favorisi vardır ya, benim favorim camerion diaz her zaman güzelll...

29 Nisan 2009 Çarşamba

MÖNÜMÜZ

Bu akşam müstakbel koca adayım ve sevgili yeğenime yemek sözü verdim, ay sonu olması itibarıyle yemekleri bizzat kendim evde yapacağım :) Aksi halde dışarda bir yemek ısmarlayıp sırf komiklik olsun diye yaptıkları saçma eleştirilerden kurtulup, bu kadar zahmetede girmemiş olurdum :p ama Kader Utansın...
Ve işte mönümüzzzz...
YÜKSÜK ÇORBASI
BENİM SALATAM
FIRINDA MANTARLI PATATESLİ TAVUK
DOMATESLİ PİLAV
MUZLU PUDİNG
Başlangıç olarak Knorr'un binbir zahmetle doğadan toğparlayıp kuruttuğu sebzeleri,binbir çeşit baharatla lezzetlendirmiş olduğu YÜKSÜK ÇORBASI (hiç de kötü bir başlangıç sayılmaz)
Hemen arkasından komşum manavdan almış olduğum çeri domates, göbek salata,mısır ile yapılmış muhteşem BENİM SALATAM :)içine biberli yeşil zeytin ve rendelenmiş kaşar peyniride koymalısınız muhteşem oluyor.
Ana yemeğimiz FIRINDA MANTARLI PATATESLİ TAVUK, tavuğu pek sevmem ama fırına girince pek bi lezzetli oluyor.Yanısıra DOMATESLİ PİLAV ofss yemede yanında yat.
Arkasından MUZLU PUDİNG' i dayarsak (yani ikram edersek :) Tamamdır.

ORADAN BURADAN,BİRAZ BİRAZ

Mart, Nisan, Mayıs derken Hooopp bir de bakmışız plajlardayız,Kararsızlık denen baş belası ile uğraşmamak için işte iki farklı BİKİNİ modeli bilgilerinize sunulur Efeeemm ;)

27 Nisan 2009 Pazartesi

GİTMEK YADA SADECE İSTEMEK

Bu günlerde gitmek istiyorum
Küçük bir sahil kasabasina
Bir baska ülkeye, daglara, uzaklara...
Hayatindan memnun olan yok.
Kiminle konussam ayni sey...
Herseyi, herkesi birakip gitme istegi.
Öyle "yanina almak istedigi üç sey" falan yok.
Bir kendisi
Bu yeter zaten.
Herseyi, herkesi götürdün demektir..
Keske kendini birakip gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hani kendimizden raziyiz diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herseyi yüzüstü birakmak göze alinmiyor.
Böyle gidiyoruz iste.
Bir yanimiz "kalk gidelim",öbür yanimiz "otur" diyor."Otur" diyen kazaniyor.
O yan kalabalik zira...
İs,Güç, Sorumluluk, Çoluk Çocuk, Aile,
Güvende olma dugusu...
En kötüsü aliskanlik
Aliskanligin verdigi rahatlik,
Monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor.
Kaliyoruz...
Kus olup uçmak isterken, agaç olup kök saliyoruz.
Evlenmeler...
Bir çocuk daha dogurmalar...
Borçlara girmeler...
İsi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.
Misal ben...
Kapidaki Rex'i birakip gidemiyorum.
Degil bu sehirden gitmek,iki sokak öteye tasinamiyorum.
Alip götürsem gelmez ki...
Bütün sokagim köpegim oldugunun farkinda
Herkes onu o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sirtinda yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardir;
Evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin
Kendi imalatimiz küfeler.
Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazim.
Bari ufak kaçislar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az
Sadece kaymak tabakasi
Hepmiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif...
Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün
Sabah 9, aksam 18 Sonra baska mecburiyetler
Sikisip kaldik.
Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli
Bu kadar agir olmamali.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karsiligi, bir ömür yani.
Ne saçma...
Bahar midir bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar asik olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittigim olmadi hiç.
Ama olsun...
İstemek de güzel.

24 Nisan 2009 Cuma

Evim Güzel Evim

Evim diyebilmek ne güzel insanın kendine ait,tamamen kendi zevki ile döşeyebileceği,yalnız kalabileceği en sevdiği dostlarını ağırlayıp, yemek pişirebileceği evinin olması ne güzel, yaklaşık 10 gündür evimin anahtarı bende, (kiracıı gitti,çok şükür) dün iki kez ustalarla birlikte evimize gittik mutfak ve banyoda tadilatlarımız var onun dışındaki boya,badana olayları tadilat değil mecburiyet :D anahtarımızı aldık fakat düğünümüz ertelendi :(, 30 mayısta dünya evine girecektik :) ama giremiyoruz (dışarda kaldık), nişanlımın yakını vefat etti o sebeple düğünümüzü ertelemek durumunda kaldık ''mekanı cennet olsun''. aslında hayallerim yıkıldı çok hazırlamıştım kendimi evliliğe ama her işte bir hayır vardır diyerek bu konuyuda mesele olmaktan çıkartıyorum. bizde rahat rahatt,istediğimiz gibi evimizi döşeyebileceğiz, eylül ayına ertelediğimiz düğünümüz için çok vaktimiz var benim gelinliğim balayı planlarım hazır olduğu için de kendimi evimizin dekorasyonuna adıyorumm :)YANDIK :) şuan itibarıyla elde ne var ? salon takımı , geriye kalanlar ise yatak odası ve sevimli köşe bir koltuk işte ihtiyaçlarım. Biraz açalım; salon takımı = koltuk takımı, tv ünitesi, orta ve yan sehpalar,yemek masası,sandalyeler. ve eksiklerrr off bu yatak odası takımı başıma belaa köşe koltuğu dinlenme odamız için istiyorum onu nasıl olsa hallederim. şimdilik bu kadar. ben gittim,byee

22 Nisan 2009 Çarşamba

Güzelmişşş

Karadeniz'de bir kadinin cok sevgilisi varmis. Temel de bizim capkin hatunun agina dusmus.Tam ise koyuluyorlar bir sure geciyor, kapi caliyor, kadin 'eyvah kocam deyip Temeli bir torbaya sokuyor... Hatun kisi kapiyi aciyor. Baska bir sevgilisi.İkinciyi iceri aliyor. Bir kapi sesi daha...Kadin yine 'eyvah kocam' diyor, onu da bir torbaya atiyor...Aciyor kapiyi baska bir sevgilisi... Onu da iceri aliyor, bir sure sonra gene kapi.Yine oda torbaya. Kadın tam kapiyi aciyor cidden kocasi karsisinda.. .Herif bir bakiyor evde kocaman uc torba bunlar ne?' diye soruyor...Karisi: Pazardan alisveris yaptim hayatim! diyor.Adam gidiyor birinci torbaya bir tekme salliyor. Torbadan 'gitgidak' sesi geliyor... İkinciye koyuyor tekmeyi 'meeee ' sesi geliyor...Ucuncuye bir tekme atıyor. Ses yok... Bir tekme daha gene ses yok...Sert bir ucuncu tekme daha. Torbadan Temel'in sesi geliyor.Ula hayvanogli hayvan, ne tekme atip duraysun, ses gelmiysa ya sogandur, ya patatis !!

kriz bizi teğet geçer mi dersiniz

Bekçi Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 500 TL maaşla, bir bekçi işe almaya karar verir.
Bir süre sonra düşünülür ; ‘’Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak’’
Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750’şer TL maaşla, iki kişi işe alınır.
Bir süre sonra ‘’İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz’’ diye düşünülerek, 1.000’er TL maaşla, iki denetmen işe alınır, biri denetim yapar diğeri raporları yazar .
Bir süre sonra ‘’ Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek ‘’ diye tartışılır ve 1.500’er TL maaşla, bir muhasebe şefi, bir katip, bir de istatikçi işe alınır.
Bir süre sonra ; ‘’Peki bunlardan kim sorumlu olacak.’’ Diye düşünülür ve 5.000 TL maaşlı bir müdür ve 3.000’er TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır.
Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır...
Ve kriz bizi TEĞET geçer :/

13 Nisan 2009 Pazartesi

KARA BULUTLARINIZI DAĞITACAK 5 TAKTİK ;)

Sabah işe geç kaldınız, gününüz berbat geçti, sıkıntıdan ve stresten patlamak üzeresiniz ve yatağınıza yattığınızda uyuyamıyorsunuz..! Bu kabusa son verip keyfinizi yerine getirecek 5 taktikle yüzünüz gülecek... Bir gününüzün diğerine uyması gerektiğini kim söylemiş? Salı günü yüzünüzde çiçekler açarken, çarşamba günü aynaya bile bakmak istemeyebilirsiniz. Unutayın ki, bu gibi durumları lehinize çevirmek elinizde. Gününüzün rezil olmasına izin vermeyin ve tavsiyelerimizi okuyun.
1) SIKINTIDAN PATLAMAK ÜZEREYKEN: Öyle günler olur ki keşke hiç yaşamasaydım diye düşünürüz. Böyle bir durumda size önereceğimiz tekniğin çok işe yaradığını göreceksiniz. Kalp, vücudunuzun ritmini koruyan bir organdır. O sakin olduğunda vücudunuz ve aklınız sakinleşir. Önereceğimiz bu aktivite sadece bir dakikanızı alacak:- Elinizi göğsünüzün sol tarafına koyun ve üç kez yavaş yavaş nefes alın.- Yorgunluğu ve kızgınlığı üzerinizden atmak için sevdiğiniz birini düşünün.- Düşüncelerinizi dağıtabilmek için 10 dakikalık bir yürüyüşe çıkın. Bu, kalp atış hızınızı yavaşlatacak ve sorunlannızı daha açık bir zihinle düşünebileceksiniz.
2) BİRİ SİZİ ÜZDÜĞÜNDE:Kendinizi iyi ifade edemediğinizde kötü bir ruh hali içine girersiniz. Biri sizi üzdüğünde bunu ondan saklamayın. Ne hissettiğinizi dile getirin. Buna sandviç tekniği deniyor; önce pozitif bir şey söyleyin, ardından üzüldüğünüzü belirtin ve konuşmanızı pozitif herhangi bir şeyle sonlandırın. Sizi üzen patronunuz olduğunda bunu uygulayamayabilirsiniz. Böyle bir durumda sinirinizi bozan şeyi bir arkadaşınıza ya da yakınınıza anlatın. Kendinizi ne kadar iyi hissedeceğinize şaşıracaksınız.
3) GÜN BOYUNCA KÖTÜ BİR RUH HALİ İÇİNDE OLDUĞUNUZDA: Bir şey ya da biri sinirinize dokunduğunda bütün gününüz rezil olabilir. Sonrasında ise istemeden de olsa çevrenizdeki başka insanlara kötü davranmaya ve onları kırmaya başlayabilirsiniz. İşte böyle durumlarda aşağıdakileri yapmayı deneyin:- Durumu puanlayın. Ne kadar sinirlendiğinize 1 ile 10 arasında bir puan verin. - Daha farklı davranabilmeniz mümkün olur muydu diye düşünün.- Durumu nasıl daha iyi bir hale getirebileceğinizi düşünün. Arkasından da yaşananların bir daha tekrarlanmaması için olayları kafanızda tartın.- Başka insanların duygularını kontrol edemeyeceğinizi kabullenin.- Unutmayın ki, problemlere bakışınız sonrasında olacakları ve bütün hayatınızı derinden etkiler.
4) STRESTEN ÇOK BUNALDIĞINIZDA: Konuşmayın, parmak uçlarınızı kullanın! Parmak uçlarınızla küçük darbeler gerçekleştirmeniz vücudunuzdaki enerji akışını dengeler. Uzmanlar bu tekniğe duygusal akupunktur adını veriyorlar. Gözlerinizin üzerine orta parmağınızın ucuyla hafifçe 5 kez vurun. Sonrasında köprücük kemiği ile kaburganızın birleştiği yerlere aynı vuruşları tekrarlayın. İşlemi göğüs kafesiniz ile tamamlayın. Bu enerji noktalarına parmak uçlarınızla masaj yapmak sizi rahatlatacaktır.
5) KAFANIZDAKİ DÜŞÜNCELER YÜZÜNDEN UYUYAMADIĞINIZDA: Yatakta dönüp durmak yerine sırt üstü pozisyona gelin, çenenizi gövdenizle aynı hizaya getirip tavana bakın. Bacaklarınızı iyice gerin ve kollarınızı düzgünce vücudunuzun yanına koyun.Parmak uçlarınızdan başlayarak vücudunuzun her noktasını hissetmeye çalışın. Vücudunuzdaki tüm kasları rahatlatırken düzenli bir şekilde nefes almaya çalışın. Gözlerinizi kapatın, bu arada dişlerinizi sıkmamaya dikkat edin. 10 defa derin nefes alıp verin. Bu şekilde önce vücudunuza sonra nefesinize odaklanarak zihninizi boşaltmanız mümkündür. Yarım saatte uykuya dalacağınızdan emin olabilirsiniz.

İYİ HAFTALAR :)

Evet işte yine Pazartesi, yeni bir hafta daha ve yine bir sürü yapacak iş, iyikide yapacak işlerimiz var düşünsenize hiç amaçsız yaşamak ne kadar kötü olurdu, uyan,kahvaltı yap,işe git, eve gel, bunların arasına ben neler sığdırıyorum başka ;) iyikide böyle, yoğun tempomdan hiç şikayetçi değilim,bizim evimiz şimdi boyacılar ve marangoza emanet onlardan sonra bize kalacak ve ben ele geçiricem :) işte o zaman o ev yeni bir tarz kazanacak, benimle birlikte nefes almaya başlayacak. Gelinliğim tam istediğim gibi gidiyor, üzgünüm ama buraya resmini koyamam, en azından şimdilik :)herkesee güzel bir hafta dilerim ben kaçtım .

9 Nisan 2009 Perşembe

Sadece bir şiir paylaşmak geldi içimden, aslında anlatacak öyle çok şey varki fakat yarınlarda, bugünleri hatırlamak istediğimden emin değilim, şimdi sadece bir şiirdir bu sayfanın hakkı. AYRILIK Hangi gün karar verdin, Küt diye çekip gitmeye? Hangi lafım dokundu sana, Böyle inceden inceye? Hangi otobüs söyle, Hangi uçak, hangi tren; Seni benden götüren, Beni bir kuş gibi öttüren? Hangi kırılası eller dolanır şimdi, Kırılası belinde? Hangi rüzgar şarkı söyler, O ay tanrıçası teninde? Hangi çirkin gerçek uğruna, Tükettin güzel ütopyamızı? Hangi boşboğazlara deşifre ettin, En mahrem sırlarımızı? Hangi cama kafa atsam; Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam? Hangi meyhânede dellenip, Hangi masaları dağıtsam? Ben de bu sersem başımı, Karakolun duvarına vursam! Kendimi caddeye atıp, Arabaların altına savursam!. Hangi tercih beni, En hızlı şekilde öldürür? Hangi şekil öldürmez de Ömür boyu süründürür? Kayıp ilânı mı versem, Şehir şehir dolanmak yerine? Ödül mü koysam, ölü veya diri, Seni bulup getirene? Hangi ayrılık var ki, Böyle diş ağrısı gibi, durmadan zonklasın? Hangi cam kesiği var ki Böyle musluk gibi, içime damlasın? Hiç sanmam, hasta kalbim, Bunu bir süre daha kaldıramaz.. Feriştah olsa, böyle Eli-kolu bağlı, bekleyip duramaz!.. Hangi mübarek dua, Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye? Hangi aptal mâzeret ikna eder, Ateşimi söndürmeye? Olur mu be, olur mu? Bu da benim gibi adama yapılır mı? Aşk dediğin mendil mi; Buruşturup bir kenara atılır mı? Vefa bu kadar basit mi? Alınır mı, satılır mı? Hangi hırsız çaldı Seni yırtık cebimden? Hangi pense kopardı, Bizi birbirimizden? Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini? Hangi çöpçü süpürdü, Yerden bütün izini? Hangi yaldızlı otel, Çarşaf serip barındırdı? Hangi süslü manzara, Seni kolayca kandırdı? Hangi şarlatan imaj, Böyle çabuk ilgini çekti? Hangi pembe vaatler, O saf kalbini cezbetti? Dağ gibi adamı eze-eze, Hangi anası tipli parlak çömeze Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze? Hangi yamyamlara yedirdin, O masum rüyâmızı? Hangi mahlûklar çiğnedi, El değmemiş sevdamızı? Hangi bıçak keser şimdi, Benim biriken hıncımı? Hangi mermi dağıtır, İnsanlara olan inancımı? Hangi bekçi, Hangi polis artık zapteder beni? Ve hangi su bağışlatır, Hangi musalla temizler seni? Hangi sevgili var ki Senin kadar duyarsız ve kalpsiz? Ve hangi sevgili var ki Benim kadar çaresiz? Hangi ayrılık var ki Böyle kanasın ve böyle acısın? Ve hangi taşyürek var ki Benim kadar ağlasın? CAN YÜCEL'

8 Nisan 2009 Çarşamba

ALYANS NEDEN DÖRDÜNCÜ PARMAĞA TAKILIR

Bunun, Çinliler'in anlattığı çok güzel ve inandırıcı bir açıklaması var... Başparmak, anne-babanızı, İşaret parmağı, kardeşlerinizi, Orta parmak, sizi, Dördüncü parmak (yani yüzük parmağı), hayat arkadaşınızı ve serçe parmak, çocuklarınızı temsil eder. İlk önce avuçlarınızı birbirine bakacak şekilde açın. Ortaparmakları bükün ve sırt sırta birleştirin. Daha sonra kalan dört parmağınızı da şekildeki gibi açıp, uç uca getirin. Şimdi, anne babanızı temsil eden başparmaklarınızı ayırmaya çalışın... Açılacaktır, çünkü anne babanız sizinle birlikte ömürboyu yaşamayacaktır. Er ya da geç onlardan ayrılmak zorundasınız. Baş parmaklarınızı önceki gibi birleştirip, kardeşlerinizi temsileden işaret parmaklarınızı ayırın. Onlar da ayrılacaktır, çünkü kardeşleriniz kendi ailelerini kurup, ayrı bir hayat seçer. İşaret parmaklarınızı birleştirip, çocuklarınızı temsil eden serçeparmaklarınızı ayırın. Onlar da ayrılıcak, çünkü çocuklar da evlenirve bir gün kendi hayatlarını kurar. Son olarak serçe parmaklarınızı birleştirip, eşlerinizi temsil eden yüzük parmaklarınızı ayırmaya çalışın. Ayıramadığınızı görünce şaşıracaksınız. Çünkü karı-kocalar hayat boyu bir arada yaşarlar...

Birbirine ait olan yüreklerin hiç ayrımaması dileğiyle...

5 Nisan 2009 Pazar

SEVDİĞİM ŞİİRLER
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak Living is no laughing matter: you must live with great seriousness like a squirrel, for example- I mean without looking for something beyond and above living, I mean living must be your whole occupation. Nazım Hikmet Ran En güzel deniz: Henüz gidilmemiş olanıdır. En güzel çocuk: Henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: Henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: Henüz söylememiş olduğum sözdür... Nazım Hikmet Ran Her Şey Sende Gizli Yerin seni çektiği kadar ağırsın, Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar inansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer; Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın, Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, Bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir, Kuşlar ötebildiği kadar sevimli, Bebek ağladığı kadar bebektir. Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin... Can Yücel Dostları Olmalı İnsanın Dostları olmalı insanın, Aynen gemilerin limanlari gibi Zaman zaman uğradığın Yükünü boşalttığın Dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda Sonra açık denizlere uğurlamalı seni, Geri döneceğin günü bekleme umuduyla Bazen rüzgara o açmalı yelkenini Yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla Halatlarını çözmeli Seni çok ama çok özlemeli Dostları olmalı insanın, Ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen Düşünmediklerini düşündüren Seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen Gerektiginde senin için ateşi yutabilen Yolunu ısıtan ustan olmalı, Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini Sana verebilmeli soğuk bir kış gününde Üzerindeki tek gömleğini. Oğuzkan Bölükbaşı Sevgi Şiiri Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran, sonra dinlendiren Bana her zaman dost, her zaman sevgili Ben senin en çok ellerini sevdim Bir pınar serinliğinde, küçücük ve ak pak Nice güzellikler gördüm yeryüzünde En güzeli bir sabah ellerinle uyanmak Ben senin en çok gözlerini sevdim Kah çocukça mavi, kah inadına yeşil Aydınlıklar, esenlikler, mutluluklar Hiç biri gözlerin kadar anlamlı değil Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman Ben senin en çok davranışlarını sevdim Güçsüze merhametini, zalime direnişini Haksızlıklar, zorbalıklar karsısında Vahşi ve mağrur bir dişi kaplan kesilişini Ben senin en çok sevgi dolu yüreğini sevdim Tüm çocuklara kanat geren anneliğini Nice sevgilerin bir pula satıldığı bir dünyada Sensin, her şeyin üstünde tutan sevgini Ben senin en çok bana yansımanı sevdim Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni Mertliğini, yalansızlığını, dupduruluğunu sevdim Ben seni sevdim, ben seni sevdim, ben seni... Ümit Yaşar Oğuzcan Seviyorum Seni Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi, Ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz, Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi. Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi. İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık İçimde kımıldanan birşeyler gibi Seviyorum seni 'yaşıyoruz çok şükür' der gibi. Nazım Hikmet Ran Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana Ataol Behramoğlu Değişik Başka türlü bir şey benim istediğim: Ne ağaca benzer, ne de buluta. Burası gibi değil gideceğim memleket Denizi ayrı deniz, Havası ayrı hava.. Bir başka yolculuk dalından düşmek yere Yaşadığından uzun Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere Ağacın yüksekliğince Dalın yüksekliğince rüzgarda ve bir yeni ömür Vardığın çimen yeşilliğince Nerde gördüklerim? Nerde o beklediğim Rengi başka Tadı başka.. Can Yücel Bir Gün Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa Bil ki seni düşünüyorum Bir vapur yanaşırsa rıhtımına bin, acil Örtün karanlıkları masmavi denizlerde Ve dinle kalbimi bak nasıl çarpıyor nasıl O bütün özlemlerin koyulaştığı yerde Bil ki seni bekliyorum Bir sabah gün doğarken aç perdelerini, bak Sevinçle balkonuna konuyorsa martılar Kendini tadılmamış derin bir hazza bırak Dökülsün dudağından en umutlu şarkılar Bil ki seni istiyorum Gecelerden bir gece uyanırsan apansız Uzaklarda elemli, garip bir kuş öterse Bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız Ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse Bil ki seni seviyorum Ümit Yaşar Oğuzcan Ben Seni Sevdim mi Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne Tuttum, ta içime oturttum seni Aldım, okşadım saçlarını, öptüm İçtim yudum yudum güzelliğini Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette Bendeydi özlemlerin en korkuncu Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan, Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim Biri vardı ağlayan gecelerce Biri vardı sana tutkun; o bendim Ben seni sevdim mi? Sevdim en büyük En solmayan güller açtı içimde Ömrümü değerli kılan bir şeydin Sen benim boz bulanık gençliğimde Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya Bir çizgiye vardım seninle beraber Ve bir gün orada yitirdim seni Ben seni sevdim mi? Sevdim.... Ümit Yaşar Oğuzcan